Yazan: Giancarlo Berardi Çizen: Ivo Milazzo Ken Parker: Nefes ve Düş Rodeo Yayıncılık, 2013, büyük boy, 120 s. |
Çizgi roman takipçilerinin gözünde her zaman ayrı bir yeri vardır Ken Parker maceralarının. Berardi-Milazzo ikilisi de “kuralları” altüst etmeyi sevdiklerinden ve hikâyeleri bu doğrultuda kurduklarından, farklı bir kahramanla karşı karşıya olunduğu hemen hissedilir. Nefes ve Düş albümü de biraz şaşkınlık yaratabilir; ne de olsa, diyalog dahil herhangi bir metne yer verilmeksizin, tamamen görsel anlatımla kurgulanan öyküler yer alıyor kitapta. Dört mevsime dair dört uzun ve bir kısa öykü...
Nefes ve Düş albümünün Türkiye edisyonuna ekstra sayfalar da eklenmiş: Ken Parker'ın tarihçesine ve çizer Milazzo'nun kariyerine dair bilgiler içeren geniş kapsamlı bölümler ile yine Milazzo'nun bu edisyona yönelik olarak kaleme aldığı özel bir sunum yazısını da okumak mümkün. Usta çizer Milazzo’nun ilk yayımlandığı günlerde kitaba bir katkısı daha oldu; 10 günlük Türkiye ziyareti sırasında Milazzo, İstanbul ve Antalya’da düzenlenen etkinliklerde Nefes ve Düş’ü okurları için imzaladı. Ayrıca Ivo Milazzo'nun katılımıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nde "Çizgilerle Anlatmak" başlıklı bir sunum ve söyleşi de gerçekleştirildi. Milazzo’nun Nefes ve Düş’le ilgili düşünceleri ise şöyle: "Yıllar önce Türkiye'de Ken Parker'ın, o zamanların İtalya'sındakinden bile daha yetersiz edisyonlarla yayımlanıp tanındığını biliyorum. Benim artık üzerinde çalışmadığım, kısıtlayıcı bulduğum o formattan, Nefes ve Düş'ün Türkiye edisyonu gibi kaliteli yayınlara geçilmesi, çizgi romanların algılanış biçimini de olumlu etkileyecektir diye umuyorum. Bu yüzden, okurlara çağrım, bu kitabın kıymetini bilmeleri..."
Kemal Tahir Biz Böyle Delikanlılar Değildik!: Tefrika Romanlar Cilt I der. Özgün Günay İthaki Yayınları, 2013, 599 s. |
Bu yıl, tarihsel ve toplumsal gerçekliği romanda en iyi yansıtan yazarlardan biri olarak gösterilen Kemal Tahir'in ölümünün kırkıncı yılı. 1910 doğumlu Kemal Tahir, 21 Nisan 1973'te bir kalp krizi sonucu İstanbul'da hayata veda etmişti. 40 yıl sonra, tam da 21 Nisan gününe yakın bir tarihte İthaki Yayınları'ndan bir Kemal Tahir kitabı yayımlandı. Özgür Günay'ın derlediği Biz Böyle Delikanlılar Değildik! kitabında Kemal Tahir'in 1947-1951 yılları arasındaki tefrikaları bir araya getirilmiş.
Dönemin Karikatür, Hürriyet, Son Saat, Vatan gibi süreli yayınlarında tefrika edilen bu romanların en önemli özelliği, hiç kuşkusuz, Kemal Tahir'in erken dönem romancılığının göstergeleri olmaları; bir başka deyişle bize, Kemal Tahir'in sonrasında Devlet Ana, Kurt Kanunu, “Esir Şehir üçlemesi” gibi “büyük” romanlarında karşımıza çıkacak karakterlerinin ilk hazırlıklarına tanıklık etme imkânı vermesi. Toplamda iki cilt olacak bu çalışmanın elimizdeki ilk cildinde Yedek Sevgili, Sevmek Hakkı, Camı Kıran Çocuk, Sevenlerin Zaferi, Zoraki Nişanlı ve Bir Nedim Divanı'nın Esrarı romanları yer alıyor. Bu kitap vesilesiyle Kemal Tahir'i bir kez daha anarak son sözü Oğuz Atay'a bırakabiliriz, onun deyimiyle, "Bütün sanatlar gibi roman sanatı da bir gelenek üzerine kurulur. Bu gelenek yalnız roman geleneği değildir; toplumun kültür geleneğini yaratan bütün davranışların tarihidir. Sanıyorum Kemal Tahir Türk tarihine eğilirken, zengin kültür geleneğimizden esaslı bir biçimde yararlanmanın gereğini duyan ilk romancımızdır... Belki de bunu gerçek anlamıyla kavrayan tek romancımızdı."
Stefan Zweig Yıldızın Parlarığı Tarihsel Anlar çev. Deniz Banoğlu Yordam Kitap, 2013, 319 s |
Yordam Kitap, yakın bir zaman önce Stefan Zweig'ın bütün eserlerinden yaptığı seçkiyi özel tasarımlı bir dizi şeklinde yeniden yayımlıyor. Dokulu bir kapağa sahip olan, yalnızca siyah-beyaz-kırmızı renklerinin hâkim olduğu kitaplar; kitapçılarda en azından bir göz atmayı hak ediyorlar!
Bu özel tasarımlı kitaplardan geçtiğimiz günlerde yayımlananlardan biri de Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar kitabıydı. Zweig insanlık tarihindeki, “bir bireyin, bir ulusun ve hatta bütün insanlığın yazgısını belirleyen” anları, büyük ilham saatlerini anlatıyor: Pasifik Okyanusu’nun keşfi; İstanbul’un fethi; Marseillaise’in bestelenmesi, Napoléon’un Waterloo’da aldığı yenilgi; Semyonovski meydanında ölümü bekleyen Dostoyevski; Kaptan Scott’un Güney Kutbu’nu keşfetmek için çıktığı ölümüne yolculuk; Zürih’ten kalkan mühürlü bir trenle “dünyayı sarsan on gün”ü başlatmak üzere Petersburg’a hareket eden Lenin... Kitaptaki toplamda on dört anlatıdan –tarihsel minyatürden– özellikle İstanbul'un fethi biraz daha ilgi çekecektir diye düşünüyorum! İnsanlık tarihinde “yıldızın parladığı bir an” olarak o açık unutulan Kerkaporta Kapısı'na dikkat çekmiş Stefan Zweig: “Birden trajik bir olay, zaman zaman tarihin bir türlü çözülemeyen kararlarındaki o gizemli anlarından biri, bir anda Bizans'ın yazgısını değiştiriyor. Hiç akla gelmeyen bir şey oldu. Dış surlardan açılan bir sürü gediğin, ana saldırı noktasına yakın olan bir tanesinden içeriye birkaç Türk giriyor. İç surlara sokulmaya cesaret edemiyorlar, ama birinci ve ikinci surların arasında merakla ve gelişigüzel dolaşırlarken, kentin iç duvarındaki küçük kapılardan birinin, Kerkaporta denilen kapının akıl almaz bir unutkanlıkla açık kalmış olduğunu fark ediyorlar.”
Allen Ginsberg Toplu Halüsinasyon çev. Süha Sertabiboğlu Sel Yayıncılık, 2013, 399 s. |
Allen Ginsberg'in denemeleri yer alıyor Toplu Halüsinasyon kitabında. 1952-1995 yılları arasında çoğu çeşitli yayınlarda yayımlanmış (bazıları yayımlanmamış, bazıları da birer önsöz olarak kaleme alınmış) yazılarından bir seçki yapılmış. Yazıları şu ana başlıklar altında bir araya getirilmiş: “Siyaset ve Kehanet”, “Uyuşturucu Kültürü”, “Farkındalık ve Maneviyat”, “Seks ve Sansür Yazıları”, “Otobiyografik Fragmanlar”, “Edebiyat Tekniği ve Beat Kuşağı”, “Yazarlar” ve kategorilendirilmeyen “Diğer Yazılar”. Son sayfalardaki “Sözlük”te ise, kitap boyunca adı geçen isimlerle ilgili kısa bilgi notları yer alıyor.
Beat kuşağının öncü temsilcilerinden Ginsberg'in adını anınca belki ilk akla gelen kitap Uluma olacaktır; ancak elimizdeki kitapta okuduklarımız da onun “meseleler” karşısında ne kadar aktif olduğunun göstergesi. “Toplu Halüsinasyon'daki denemeler, çağımızın yanıp sönen deniz fenerleri gibi. Bu metinlerde Ginsberg'in ufkunun genişliğine, delice merakına, iyi niyetine, daha güzel bir dünyaya, güzel davalara ve 'İçtenlik paranoyayı yok eder' sloganında ifadesini bulmuş yeni bir tür açıklık ve doğruluk anlayışına adanmışlığına hayran kalıyoruz.”
Jack Kerouac Big Sur çev. Nevzat Erkmen Siren Yayınları, 2013, 238 s. |
“Beni meşhur eden kitap 'Yol'un yayımlanmasından bu yana evden (anamın evinden) uzaklara gittiğim ilk yolculuk bu,” der Jack Duluoz Big Sur'ün ilk sayfalarında. “Yol” devam ediyordur gerçekten de, Jack Kerouac da yazmaya... Bütün kitaplarının aslında tek bir büyük kitabın (“Duluoz Söylenceleri”) parçaları olduğunu söyleyen Jack Kerouac'ın son dönem yapıtlarından Big Sur; bir “olgunluk” eseri: “Yazdığım her şey tıpkı Proust'unki gibi koca bir yapıt getirir meydana, yalnız benim anılarım onunkiler gibi sonradan, ben hasta yatağındayken değil, yaşandıkları sırada yazıldı.”
Tek başınalığına sığınmak istediği bir anda arkadaşı Lorenzo Monsanto'dan (gerçekte Lawrence Ferlinghetti'dir!) bir not ulaşır Jack Duluoz'a (gerçekte Jack Kerouac'tır!). Onun kulübesine gelmesini, kimsenin haberi olmayacağını söylemektedir; işte “yolculuk” böyle başlar...
Big Sur'den uyarlanan aynı adlı film de bu yıl başında Amerika'da gösterime girdi. Yönetmenliğini Michael Polish'in üstlendiği filmde Jack Duluoz'u Jean-Marc Barr canlandırıyor. Türkiye'de geçen ay içinde izlediğimiz Yolda filminin ardından Big Sur'ü da salonlarda izleme imkânı bulup bulamayacağımız henüz belli değil...
Mike Goodridge Yönetmenlik çev. Elif Ersavcı Remzi Kitabevi, 2013, büyük boy, 192 s. |
Mike Goodridge’ın Yönetmenlik kitabının da dahil olduğu “Sinema Sanatı” dizisi, aslında sinemanın tüm başat yönlerini ele almayı amaçlıyor. Türkçede Remzi Kitabevi şimdilik Yönetmenlik kitabını yayımladı ama bu dizinin diğer kitaplarının da kısa zamanda Türkçeye çevrilmesini umuyoruz; senaryo, sinematografi, kostüm tasarımı, prodüksiyon vd ilgili, her birini belli ki konusunda uzman farklı isimlerin kaleme aldığı kitaplar... Sinema Sanatı dizisinin en belirgin özelliği, sinemanın söz konusu alanlarını, o alanların önde gelen isimleriyle yapılan/yapılmış söyleşiler aracılığıyla keşfe çıkmak üzere tasarlanması. Yönetmenlik kitabında yönetmenlerin nasıl çalıştıkları, kamera arkası görüntüleri, anekdotlar yer alıyor; bol görsel malzeme eşliğinde. Ele alınan yirmi iki yönetmen arasında Nuri Bilge Ceylan da var. Nuri Bilge Ceylan’la ilgili sözlerine, “Son on yılda sinema dünyasına adını altın harflerle kazıyan dâhi yönetmen Nuri Bilge Ceylan, ilk kısa filmini ve bunu izleyen birkaç uzun metrajını ‘kendi işini kendin yap’ tarzında ve çok az bir bütçeyle çekse de, bu filmler görsel güzellikleri ve alabildiğine derin, kişisel konularıyla büyük dikkat çekti,” diye başlamış Goodridge...